Boş laflara karnımız tok!

Deniz Demirel

• Tüm Yazıları
• Mesaj At

Biz gazetecilerin sürekli başına gelir, arı kovanına çomak sokarsanız birileri bundan rahatsız olur.

Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen’de gündeme getirdiğim, sorduğum sorulardan rahatsız olmuş olacak ki, geçtiğimiz gün Meclis toplantısında boyundan büyük beylik laflar etmiş…

Başkan konularla ilgili soruşturma açmak, incelemek yerine yazılanların Belediyeye ve kendisine yönelik bir itibar suikastı, iftira olduğunu dile getirerek kolay yolu seçti. Genelde siyasetçiler sıkıştıklarında bu yöntemle dikkatleri başka yöne çekerek durumun vahametini hafifletmeye çalışır.

Tam da öyle oldu, kamuoyunu bilgilendirmek ile görevli gazetecilere göz dağı verdi.

Hatta o kadar dengesi bozulmuş ki hızını alamayarak; gazeteciliğimize laf etti, haber ve yazılarımızın 20 bin TL gibi astronomik bir ücretle sponsorlandığını, kaynağını açıklayamayacağımız paralar olduğunu, arkamızda bir siyasi yapının olduğundan falan filan…

Kendini o kadar kaybetti ki sosyal medyada Y.K. isimli bir kullanıcının “Kripto Para” ile ilgili iftira ve hakaret içerikli suç unsuru (yasal süreç başlatılacak) oluşturan bir paylaşımının kendisine ulaştırılması üzerine;

“Bu arkadaşla alakalı ufak bir araştırma yaptım. Pat önüme kripto para çıktı. Bu kadar söyleyeyim. Sorulacak bunların hepsi. Önce sen kripto para işini açıkla, ondan sonra başkalarından aldığın 20 bin lirayla Semih’e, Şevket’e, imar müdürüne, başkan yardımcısına çamur atmaya çalış. Bundan sonra öyle karanlıkta kabadayılık yok. Karanlıkta göz kırpmak da yok. Kim göz kırpacaksa çıkacak karşımıza mertçe yapacak.”

İfadelerini kullandı.

Hem şahsıma hem gazetemize yönelik, suç teşkil eden o iftirayı ima yoluyla meşrulaştırdı. Basın müşavirliği aracılığı ile de bu ifadeleri yaydı. Kendinden menkul olmayan bazı basın yayın organları da mal bulmuş mağribi gibi bunu yayınladı.

TELEFON GÖRÜŞMESİ

Semih Esen’i bu ifadeler üzerine aradım, karanlıkta göz kırpmadığımızı gayet açık ve aleni bir şekilde altına imzamızı atarak kamuoyunu ilgilendiren konuları dile getirdiğimi, sorular sorduğumu ve bunun bizim en doğal hakkımız olduğunu dile getirdim.

Ancak “Kripto Para” imasının suç unsuru teşkil ettiğini söyleyerek; yanlış bilgi sahibi olduğunu ve işin aslını, bilgi kaynağını kim olduğunu dile getirerek “Çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Elinizde bizim ile ilgili ne var ise açıklayabilirsiniz. Konuyla ilgili düzeltme bekliyorum” dedim.

Peki bu paylaşımın kaynağı kimdi, bu bilgi kimden elde edilmişti?

Düzeltme gelmediğine göre ben açıklayayım, yakınlarım bilir bilmeyende şimdi öğrenmiş olur. İyi bir Kripto Para yatırımcısıyım, hatta övünmek gibi olmasın Türkiye’de ilk Ethereum Minnig cihazı kuranlardan biriyim, uzun yıllardır bu sektöre yatırım yapan kişilerden biriyim. Şu anda da çeşitli Dijital Para yatırımlarım devam ediyor.

Bundan yaklaşık 2-2,5 yıl önce bir dostumuzun yakını A.S. bu iş ile uğraştığımızı duymuş, ortak bir şeyler yapmak istedi. Birkaç kere kendisini reddettim ancak arada dostumuz olunca bir süre sonra olur verdim. Bir sermaye koydu, bende koydum. Fakat süreç içerisinde bu arkadaş iş etiğine uygun davranmadı ve daha sonrasında şahıs hakkında özel hayatıyla ilgili bazı konularda bilgi sahibi olunca da hem toplum neslinde hemde ticaret hayatımda zarar görmemek adına; koyduğu sermayeyi de kendisine iade ederek (Belge Mevcut) kurduğumuz iş ilişkisini tasfiye ettik, sonlandırdık.

Ancak bu şahıs, tutumumuzu hoş karşılamayarak yakın çevresine aslı astarı olmayan iftira içerikli söylemlerde bulunuyordu. Çok da dikkate almıyordum, çünkü bu sürece aralarında polis, hukukçularında bulunduğu birçok arkadaşımız hatta o şahsın yakınında aralarında olduğu onlarca dostumuzda şahitti.

Ortada suç var mı, ayıp birşey var mı? Yok!... 

Dolayısıyla çekinip, sıkılacağımız birşey yok! 

Bugün ne kadar doğru bir karar aldığımı bir kez daha görmüş oldum. Dedim ya; Çiğ yemedim ki karnım ağrısın…

Şimdi merak ediyorsunuz, kim bu kişi? Sen niye iş ilişkini bitirdin, Semih Esen hukukçu ya bu kişinin söylemlerini araştırmadan kaynak alıp nasıl bu ifadeleri kullandı…

Bahsedeyim; POLİS öldürmek suretiyle hüküm giymiş, yıllarca içerde yatmış, çıktıktan sonra da Elmalı – Antalya arasında arabasının bagajında 1 KG ESRAR yakalanması üzerine hüküm giymiş ve tekrar içerde yatmış ve şu anda hala aktif bağımlı olan bir karakter.

Bir tarafta benim sözüm, diğer tarafta bu zatın iftiraları ile itibar suikastına soyunanların sözü; taktir sizin!

Açıkla demişsiniz ya, BEN AÇIKLADIM!

Şimdi asıl siz açıklayın; Bir Belediye Başkanı, hukukçu olarak böyle bir karakterin sözüne itibar edip şahsıma ima yoluyla o denli ağır iftira ve hakaretleri nasıl meşrulaştırdınız?

Ö.H.’nin hakareti, Y.K.’nın iftira ve hakaret içerikli paylaşımları ve suç teşkil eden bu paylaşımları yayan ve yayılmasına dahli olanların hakkında suç duyurusunda bulunmak için iki hukukçu arkadaşımız çalışıyor.

Bugüne kadar aralarında Semih Esen’in ve Deniz Filiz’in şikayetlerinin de bulunduğu yaklaşık 40 soruşturma geçirdim. Yaklaşık 10 davada yargılandım, hepsinden alnımın akıyla çıktım. Yani anlayacağınız bugüne kadar ne yalan haber yaptım ne de kimseye iftira atıp hakaret etim.

Şahsen kolay kolay dava açmam, bugüne kadar 5 dava açtım, 5’ini de kazandım. Tecrübe edenler iyi bilir…

HODRİ MEYDAN!

Esen’in sosyal medya hesabıma, haberlerim ve yazılarıma atıfta bulunarak tarif ettiği gazeteci olarak cevabım; KORKMUYORUM, HODRİ MEYDAN!

Kişi; kendinden bilir işi. Sanırım Semih Esen’in etrafında 20 bin TL ile sponsorlanan kalemşorları var ki tarifeye hâkim, herkesi de öyle zannediyor.

Reklam hesaplarımızın özetini, şirketin ve kişisel tüm hesap özetlerini, hatta dijital para hesap özetimi, eşiminki, anne ve babamın, kardeşimin hesap özetleride dahil kamuoyuna açmaya hazırım. Suç duyurusunda bulunurken bunları dosyaya ekleyeceğim, şükürler olsun ki hesabını veremeyeceğimiz, kaynağı belli olmayan bir kuruş yok!

Haydi bakalım HODRİ MEYDAN, maçanız yiyorsa iddialarda adı geçen belediye personellerinizde aynı cesareti, şeffaflığı, sorumluluk sahibi olarak aynı hassasiyeti göstersin de görelim!...

Bizim çıkarsız yaşamımız, sizin menfaat terazinizi bozar!

BOŞ LAFLARA KARNIMIZ TOK!

Konyaaltı’nda geçmişinden bugüne skandallar zinciri ile sarmalanmış FENİX inşaatı ile ilgili “İşlemler hukuki, denetlenmektedir. Belediyelerin ‘Benim canım istemiyor ruhsat vermeyeceğim’ ya da ‘Benim canım istiyor ruhsat vereceğim’ gibi bir hakkı yoktur. Belediye bir kamu kurumudur ve yaptığı işler idari işlerdir.” İfadelerini kullandı.

Madem öyle düm dük soralım;

• Antalya Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Mehmet Hacıarifoğlu ’nu neden aradınız, yanınızda kim vardı?
• Hacıarifoğlu’ndan ne talep ettiniz, ne söylediniz? (Mehmet Hacıarifoğlu ölmedi daha yaşıyor. Hemşerim, dürüst bir adamdır)
• FENİX ile ilgili sıkıntı bahsettiğiniz idari işlerin bir parçası mıydı?

Hukukiymiş, hukukun arkasına sığınarak kaçak güreşmekle olmuyor bu işler!...

“Kentin siluetini bozan, zemin etüdü ile ilgili sorunlar ortada iken, sorumlu belediye olarak neden yürütmeyi durdurmak için dava açmadınız, açtırmadınız?

Mesele hukuka uygunluk ise Kanal İstanbul Projesi ’de hukuka uygun, Phaselis’teki inşaatta hukuka uygun, Akbelen’de hukuka uygun…

CHP ve Belediye Başkanları da dahil olmak üzere en yüksek sesle muhalefet ediyor. Yani her hukuki karar doğru ve kamu yararı taşıyacak diye bir kural yoktur.

Hal bu ki bunu en iyi bilenlerden birisiniz belki de öyle değil mi?

O sebeple bu hikayelerinizi, sizi karanlıkta göz kırparcasına kuzu kuzu dinleyen meclis salonuna saklayın…” (Gazete Meta’dan Atıl Şener’in yazısından alıntıdır.)

Koltuğunuzdan hoplaya hoplaya sağa sola sallayıp göz dağı vereceğinize, yalan yanlış bilgilerin peşinde koşup mal bulmuş mağribi gibi gazetecilere iftira atacağınıza;

TÜRKİYE’NİN İNCİSİ GÜZELLER GÜZELİ KONYAALTI'NI KORUMAK İÇİN NEDEN HAREKET ETMEDİĞİNİZİ ve SİZİ NEYİN DURDURDUGUNU ANLATIN!

Bekliyoruz…

Ayrıca, “Çerkes bir anne ve babanın Türk evladı olarak doğdum. Kırmızı şeritli İstiklal madalyası sahibi bir dedenin torunuyum. Ve Kahramanmaraş Kuvayı Milliye Komutanının kuzenidir benim dedem.” Dediniz, konuşmanız sırasında da çokça Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na atıfta bulundunuz. Kemal Bey’e hakaret (eleştirilerimi) ettiğimi iddia ettiniz.

Ertesi gün Kemal Bey’in ATATÜRK’E “MAYMUN” diyen bir kadını DANIŞMAN yaptığı ortaya çıktı.

Dedenizin torunu olarak sesiniz soluğunuz çıkmadı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na söylemek istediğiniz birşey var mı? Yoksa ATATÜRK ve Kuvâ-yı Milliye ruhunuz (varsa) koltuk sevdanız kadar mı, adamına göre değişiyor mu?

★ ★ ★

Kıssadan hisse…

Bir gün erenlerden biri AĞA’ya sormuş; AĞAM içeride olmanıza rağmen hem içerde hem dışarda bu kadar insan size neden saygı duyuyor, hürmet ediyor?

AĞA, “Anlatayımda sende öğren/bil eren…” demiş.

“Bir NAM yaptık vurduk vurulduk, içeriye düştük!

Biz gün saymayı beklerken gördük ki birileri cebimizdeki paraları sayıyor,

Birileri de anamızı, avradımızı sayıyor…

ULAN racon dedik,

DELİKANLILIK dedik,

Körmüsünüz ULAN, vurduklarımızı sayın dedik,

Lafımızı dinletemedik…

Meğer asıl TEZGâH içerde kurulmuş,

Kölelik zamanındaki gibi CAN alınır, CAN satılırmış!...

Birgün voltaya çıktık,

Baktık ki fukara bir çocuğu almışlar altlarına, EZİYORLAR,

Suçu ne diye sorduk?

‘Avantayı verecek parası yok’ dediler.

Ulan KİTAPSIZLAR,

Çocuğun etine BİT düşse, acından ÖLÜR,

Sizin etinize BİT düşse, şişmekten SÜLÜK olur, dedik!

Önce AĞABABALARINI, sonra BUNLARI,

Bu arada geçti 30 sene…

O nedenle bu memleketin her yerinde, ŞİŞENİ indirecek adamımız vardır,

EVELALLAH!”