Bu memleket bizim, diyordu şair.
“Dörtnala gelip uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim”
✭ ✭ ✭
Bu memleket bizim mi sahi?
Yahut şöyle sormalı, bizim olan memleket mi?
Özümüzü göğüs kafesini taşıran bir gururla anlattığı dizeleri senelerce benliklerinin propagandası yapmış bizler, Nazım’ın dizelerine itinayla sığdırdığı köklerimizi kalbimize sığdıramadık besbelli.
Öyle ki, Batılılığı modern yaşam yularıyla boynumuza dolayıp bu sözde gelişkin kimliği moda edinmekten pek memnun göründük. Aynı vakur tavır, şairin ince kaleminde asalet kazanan coğrafyamızın yelelerini tel tel koparıp kısrağın dişlerini birer birer döktüğümüzde de bizimleydi. Önünde boynumuzu eğdiğimiz o Batılı dünyanın, şahsiyeti nicedir sallantıda olan memleketimizin topraklarındaki ani sarsıntıları da karşılıksız bırakacağını ön görememişiz.
Ayni keyifler yahut politik getiriler hatırlatmadığı müddetçe tozlu zihinlerin paslı kilitlerine mahkûm edilmiş bir memleketin yitik evlatlarıyız bizler. Bu, bir yazgıdan ziyade yakın geçmişimizin bir armağanı bize.
Ve yitik evlatları bu paslı memleketin, her tahta parçası kırıldığında iki kaya arası, o nehri geçerken yalnız birbirlerini bulurlar tutunmak için. O güne değin yüreklerinden ve ilimlerinden koparıp o nehre bıraktıkları taşları birer kayaya dönüştürmeye söz verenler kendileriyle birlikte o ufacık taşları da suyun akışında kaybetmeyi fazlasıyla iyi becermişlerdir zira. En nihayetinde, biz bizimle kalırız bu nedenle.
Bu memleket bizim diyerek “biz”e sığdırdığımız sizler kenara çekildiğinde gerideki bir avuç insan biz bize kalırız. Memlekete bizim diyerek memlekete siz olanların değil, olsa olsa bizimdir bu nedenle memleket.
Kökleri kurutulan ve yaprakları eğilen çınarlarının, yarenlere gölge bırakmayan çorak bir örtü değil; kan ve terle sulanmış doğurandır memleket. Dolayısıyla, hiçe sayılan toprağın koca bir parçasına bizim diyenlerin değil, hadsizlere haddini bildiren toprak parçasına kalplerinden isyan akıtan bizlerindir memleket.
✭ ✭ ✭
Memleket isterim, diyordu şair.
“Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.”
✭ ✭ ✭
Memleket dilenir mi yani?
Aslen şöyle sormalı, memleketin sureti imkansızın hayali mi?
Memleket istiyoruz. İstenen, sahip olunamayandır. Memleket istiyoruz.
Öyleyse vatansız mı kaldık ki bilinmez bir diyarı pek ala özlüyoruz?
Kimselerin doğduğu, büyüdüğü, yurt edindiği yerdir memleket. Memleket istiyoruz. Kimimiz eski günlerin hatırına özlemini kucaklıyor takvim yapraklarına armağan ettiği güzelliklerin, kimimiz hiç bilmediği bir hayatı beklemekten zamansız yaş almış, mutluluk dileniyor. Memleket istiyoruz. Zira doğuyoruz. Büyümek de olası. Ne var ki şu sıralar memleket dediğin kara parçasında öylece yersiz ve yurtsuz kalmak pek tabii mümkün.
Öyleyse yurt olan lakin yurtsuz bırakan toprak memleket mi sahi?
Cahit Sıtkı’nın gönülden arzuladığı eşitlik istenci bugünün gerçeği olabildi mi?
Beklenmedik sarsıntılar kâğıt destelerini görmeksizin un ufak ederken önüne çıkanları, sayılamayacak çoklukta desteleriyle hükümsüzdüler kimileri. Aradaki fark destelerin boyunu aşmadı mı çoktan, yoksa iki moloz arasında kilitli son bir soluk nefesi hatıralardan siliveren derin soluklar mı süpürecek uçurumları?
Tümsekleri engel olmasın diye teker teker temizleyip ismine memleket dedikten sonra yolun bitimindeki uçurumdan nasıl bunca habersiz kaldık?
Sırt çevirsek ne ala, ama aşağı sırt üstü düşmeye de mi korkmadık?
Düşerken gömüldüğümüz kara yığına ağlıyoruz şimdilerde. Oysa içinde yittiğimiz kader değil, doyumsuz ceplerin kurak kalpleridir. Acısında boğulduğumuz kötülüğün karasıdır. Ağlasan ne çare, kötülük yas tutmaz. Kar taneleri yığılırken sokaklarda tepemize bir çığ gibi etten ve kemikten ölüm yağdı. Kar ölümü dondurmadı, zira ölüm soğuktu kıştan. Soğuk kalplerin insafından çıkan içimizi ısıtmaya yazgılı çatılar soğuktan yana durup başımıza yıkıldığında, bizi üşüten kış değil kalbimiz dondurarak cansız bırakan doymazlık olsa gerekti.
Bundandır, memleket isteriz. Memleket isteriz, sahiden memleket, sahiden bizim olan. Memleket isteriz. Öldük çünkü.
Ve memleket isteriz, katletmeden yaşatan.
Yorum yazarak Akdeniz Telgraf Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akdeniz Telgraf hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akdeniz Telgraf editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akdeniz Telgraf değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Akdeniz Telgraf Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Akdeniz Telgraf hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Akdeniz Telgraf editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Akdeniz Telgraf değil haberi geçen ajanstır.